6 Mayıs 2011 Cuma

İnternet sanalsa da, yasaklar gerçek: Ne yapmalı? – Koray Doğan Urbarlı

 


Bir önceki yazıda kısmen bu filter olayının son halkası olduğu interneti sansürleme girişimine girmiştim. (Sansürün adı filtreleme olmuş: Tek tiplik filitre!) Bu yazının konusu ise, neler yapılabilir.

İki gün içerisinde bile çok gelişme oldu. Örneğin bu sansürü yapmak üzere kurulmuş kurulun başkanı çıktı ve “sansürü 22 Ağustos’tan önce konuşmak siyasidir” dedi. Ne demek bu? Hele bir sansürleyelim de o zaman konuşursunuz demek. Daha, “kısmen özgürken” ne ses çıkartıyorsunuz demek. Bizim dünya görüşümüzü, seçimler öncesinde neden açık ediyorsunuz demek. Aslında bu “kısmen özgürlük” konusuna da değinmek gerek. Çünkü bir iddia da, 22 Ağustos’tan sonra standart paket denilen pakete geçildiğinde, bir şey değişmeyecek, şu anda nasılsak öyle kalacağız. Peki şu an nasılız? Engelliweb adlı siteye göre bugüne kadar 12.341 site kapatılmış, sitelerin %82.5′ini TİB kapatmış, mahkeme kararıyla kapatılan site oranı ise yalnız %4.4. Ne güzel bir hukuk devleti örneği değil mi? İki dudağın arasında sitelerin kaderi. E o iki dudak da, bundan sonra sesli harfle başlayan siteleri kapatmaya karar verirse ne olacak? Her şey olabilir. En olmayacak uç örnekler vermek; olağandışı örnekler yaşadığımızda çok şaşırmamamıza yarar ancak. Kısaca standart pakette bu siteler yine olmayacak. Yani “Ben kendime güveniyorum, bana tamamen yasaksız bir internet sunun” paketi hiç olmayacak. Devlet Babamız illa ki bilecek bize neler gider, neler gitmez. Kafamızı neler karıştırır, neler karıştırmaz.


Yani görülüyor ki, bilinen net rakam olarak 12.341 ama aslında Serdar Kuzuloğlu’nun söyleyişiyle onbinlerce site (60.000′den fazla) yasaklı şu ortamda da. Filtreler, bu sayıları arttırmaya, insanları yazarken, düşünürken dikkatli olmaya sevk edecek. Düşündüğümüzde, herkesin geçebileceği filtre ne olacak? Çocuk paketinin filtresi. O zaman örneğin ben ne yapacağım her bilgisayardan yazılarıma ulaşılabilsin istiyorsam? Çocuklara göre yazacağım! Eğer çocuklara göre yazmazsam, o pakete giremem, bu da beni bir çok bilgisayardan, belki kamu kuruluşunun bilgisayarından, uzak tutar. Herkesi çocuk seviyesinde eşitliyor Devlet Babamız! Çocuk gibi düşünün, çocuklar gibi yazın. Büyüklere masallar anlatmaya kalkarsanız, filtreden geçemeyebilir. Kendiniz çalar, kendiniz oynarsınız! Ortalama bir çocuktan daha fazla düşünmek ve ifade etmek kısıtlanmanın birinci koşulu. (Bu arada çocuklara da kısıtlanmamış bir internet isteğim olduğu anlaşılmasın. Nasıl ki, silahtan oyuncak olmazsa, şiddet içeren sitelerle de sörf olmaz.)


Madem şimdi de bu kadar site yasaklı, en büyük fark nereden kaynaklanıyor peki? Artık bu duvarları aşmak, tünellere falan girmek suç! Başbakanımız demişti bir aralar, ben youtube’a giriyorum, siz de girin diye. Eğer günün birinde youtube veya benzeri bir site yine yasaklanır ve siz buna girerseniz suç işlemiş sayılacaksınız. Cezası var. Şimdi, böyle akıldışı bir suç ve ceza önümüze konduğunda ya korkup geri çekilmek ya da Ahmet Şık’ı düşünmek gerekir. Çözüm ışığı oradan gelmekte çünkü. 22 Ağustos’a kadar demokratik ortamda, bu sansürün ortadan kalkması için her şeyi yapmamız gerekir. Özgür bir internet isterken daha da sınırlanmış ve suç-ceza ikiliğine sokulmuş bir interneti kabul etmek mümkün değil! Bunun için, en kolay örgütlenme yeri olan internet zaten bizzat savunduğumuz nokta. İşte il il ilk büyük etkinlik takviminin listesini: (15 Mayıs-İnternet sansürü protestoları listesi ) . Mutlaka bunlara katılmak ve ses duyurmak gerekir. Yasakları kabullenmemek, bunu engellemenin en önemli yollarından bir tanesi.


Peki diğeri ne? O da 22 Ağustos’tan sonrası için geçerli. Biraz önce Ahmet Şık’ı düşünmek gerekir derken bunu kastetmiştim. Bir yasağı engellemenin bir diğer yolu da onu geçersiz kılmaktır. Bir kişi için, bir kitabı indirmek suçtu, yüzbin kişi için bir kitabı indirmek ise suç değildi. Yasaklara karşı tüneller kazarak, açılımını, anlamını bir türlü öğrenemediğim sayıları/ayarları değiştirerek mücadele edilmeyeceğini artık görmüş olmak gerekir. Sihirli formül şu olabilir mi? İnternet Sansürüne Karşı Sivil İtaatsizlik!


İnternet sanal olsa da, sansür gerçek. Yasaklananlar, kısıtlananlar da bir bilgisayar oyununda yönlendirdiğimiz karakterler değil; bizleriz. Ve bu yasakların, sansürlerin, kısıtlamaların nerede duracağı da belli değil. Dahası olmaz herhalde diye düşündükçe, dahası geliyor, bir yıl önce şaka olan bir yıl sonra aranıyor. Hayatımız çitlerle, filtrelerle çevriliyor. Bir yerden durdurmak gerekmez mi? Bu yüzden de 22 Ağustos’ta onlar interneti öldürmeden, biz yasakları yasaklamalıyız!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder